Erbab Hukuk Arabuluculuk ve Danışmanlık

Türk Hukukunda Nafaka

Türk Hukukunda Nafaka

Nafaka; bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere, mahkeme kararıyla verdiği aylık. Nafaka borcu kanundan kaynaklanan bir borçtur. Nafaka alacakları haczedilemez. Takası mümkün değildir. Üzerinde rehin tesis edilemez. Üçüncü kişilere devri mümkün değildir. Vasiyetname düzenlemek suretiyle dahi devredilemez. Miras yoluyla geçmez, miras paylaşımına konu edilemez.

NAFAKA TÜRLERİ:

Türk Hukukunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamında 4 çeşit nafaka türü vardır.

1) Tedbir Nafakası; TMK madde 169 ile hüküm altına alınmıştır.

Madde 169- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re ‘sen alır.

Herhangi bir eşin veya 18 yaşından küçük çocukların geçimini sağlamak amacıyla boşanma davası öncesi veya sonrası Mahkemeden talep edilebileceği gibi koşullar gerektiriyorsa Mahkeme re ’sen de tedbir nafakasına karar verebilir.

Tedbir nafakasına karar verilmesi durumunda koşulların değişmesi söz konusu ise; eşlerden birinin açacağı uyarlama davası ile mahkeme tarafından nafaka tutarı artırılabilir, azaltılabilir veya tamamen ortadan kaldırılabilir. Boşanma davası kesinleştikten sonra ise tedbir nafakası tamamen ortadan kalkabilir veya isim değiştirmek suretiyle yoksulluk ve iştirak nafakası şeklinde devam edebilir.

2) İştirak Nafakası; TMK madde 182 ile hüküm altına alınmıştır.

Madde 182 – Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

3) Yardım Nafakası; TMK madde 364 ile hüküm altına alınmıştır.

Madde 364- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Yardım nafakası, yardım edilmediği takdirde zor ve muhtaç duruma düşecek olan bir kişinin açtığı dava ile üstsoyu (anne, baba) altsoyu (çocuklar) ve/veya kardeşlerinin, -refah içinde yaşıyor olmaları koşuluyla- o kişiye, mahkeme tarafından hükmedilen miktarda ödenen yardım ödemesidir.

4) Yoksulluk Nafakası; TMK madde 175 ile hüküm altına alınmıştır.

Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.

Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi üzerine yoksulluğa düşecek eşe , diğer eşin ödemek durumunda kaldığı nafakadır. Yoksulluk nafakasının talep edilmesinin en önemli koşulu “boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmektir.” Mahkeme yoksulluk nafakasında karar verirken nafaka yükümlüsünün kusurunu aramaz. Yoksulluk nafakası talebi süreye tabidir boşanma davası sonuçlanmadan önce talep edilebileceği gibi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren yalnızca bir yıl içinde de açılabilir.

Türk Hukukunda çok tartışılan hatta Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulan(1) “Süresiz Nafaka” olarak adlandırılan yoksulluk nafakası aslında tamamen süresiz değildir Kanunda sayılı bazı koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka kaldırılabilir, nafaka tutarı artırılabilir veya azaltılabilir ;

Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka miktarı tarafların sosyo-ekonomik durumlarının değişmesi ile birlikte artırılabilecek ya da azaltılabilecektir. Tarafların bu taleple yeni bir dava açması gerekmektedir.

Nafaka kesin bir hüküm değildir yani değişen sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak nafakanın artırılması da talep edilebilir. Nafaka alacaklısının, nafaka artırım talebiyle yeni bir dava açması gerekmektedir

Nafaka alacaklısının veya yükümlüsünün ölümü, nafaka alacaklısı olan tarafın evlenmesi veya evlenmese bile fiilen evliymiş gibi hayat sürdürmesi, nafaka alacaklısının yoksulluk halinin kalkması, nafaka alacaklısının haysiyetsiz hayat sürmesi durumlarını öne süren kişiler bu durumları bildirdikleri bir dilekçe ile nafaka kaldırma davası açabilirler. Hukuken haklı olmaları halinde söz konusu süresiz nafaka kaldırılacaktır.

(1) Süresiz Nafakanın Anayasa’ya aykırılığı:

TMK 175/I Gereğince Yoksulluk Nafakasının Süresiz Oluşu Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı

Kestel Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan bir dava sırasında, TMK 175/I hükmünde yer alan “süresiz olarak” teriminin, Anayasanın 2., 10., ve 41.maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine iptal için başvuruda bulunulmuştur.

İptal başvurusunun gerekçesi. Başvurunun gerekçeleri, özetle şöyledir: “Kanun maddesinde nafakaya hangi hallerde hükmedileceği, davacı ve davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı, tarafların yaşlarının evli kaldıkları sürenin çocuklarının olup olmamasının dikkate alınıp alınmayacağı, hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceği ayrıntılı olarak açıklanmamıştır30 (…) Bu yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için tarafların evli kaldığı sürenin, tarafların çocuklarının olup olmamasının, nafaka alacaklısının çalışmaya engel bir özrünün olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. (…). / Yoksulluk nafakasının (…) ömür boyu sürecek şekilde olması pek çok halde katı yargı içtihatlarının da tesiri ile (…) adalet hissi ile bağdaşmayacak sonuçlar doğurmaktadır. / (…) Ayrıca boşanmaya sebep olaylardaki kusur pek çok halde görece ve sübjektiftir. Bu durumda kusurun daha ağır olduğu kabul edilen kişinin kusuru olsa bile daha az kabul edilen diğerine sürekli nafaka yükümlüğü altına sokulmasının çok sağlam ve her halde geçerli gerekçeleri olmayacaktır. Bu nafakanın sürekli olması yükümlü kişi için ömür boyu sürecek bir mali yükümlülük altına sokmakta, boşanmakla ortak hayatları biten kişileri birbirlerine sürekli olarak bağımlı kılmaktadır. Evlilik iki insan arasında sözleşme ile bir birliktelik kurmakta ve kan gibi doğal olamayan bir akrabalık tesis etmektedir. Boşanma ile bu birliktelik sona ermesine rağmen ömür boyu sürecek bir yükümlülük ile kişiler birbirlerine bağımlı kılınmaktadır. /Pek çok halde yoksulluk nafakası borçluları boşanmasa idi evlilik içinde olduğundan daha fazla ağır bir yük altına girmektedirler./Yoksulluk nafakasının sürekli olmasının dürüstçe olamayan evlilik taleplerini teşvik edici, yine boşanan kişilerin yeniden evlenmesini engelleyici mahiyette olduğu çok açıktır. /(…) Esasında taraflar toplumsal açıdan boşanmanın daha uygun olduğu pek çok halde bu yükümlülük yani ömür boyu sürecek nafaka yükümlülüğü korkusu ile boşanmak yerine sorunlu olan evliliği sürdürmeye buna katlanmaya zorla(n)maktadır. (…) Sürekli mahiyetteki yoksulluk nafakasının pek çok sosyal yardımın da etkisi ile kişileri çalışmamaya teşvik edici bir etkisi de bulunmaktadır. Nafakanın yükümlüleri üzerindeki olumsuz etkisi sadece sosyal ve ekonomik değildir, özgürlüğü kısıtlayıcı sonucu da bulunmaktadır. İcra ve İflas Kanunu’nun ‘Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası’ başlıklı 344. Maddesinin 1.fıkrasın(a) göre nafaka ödemeyen yükümlüler hapis cezası ile cezalandırılmakta, kişilerin nafaka borçlarını pek çok durumda yakınları ödemektedir31. Nafakanın hâkimce kusuru daha az olmayan tarafa aleyhine ve kişinin mali gücüne göre kararlaştırıldığı, bunun daha sonra kaldırılabileceği veya değiştirilebileceği, mahsurların kanundan çok uygulayıcılardan kaynaklandığı düşüncesi açıkladığımız sakıncaları bertaraf etmemektedir (…). Bir kişinin sürekli olarak kan bağı ile akraba olmadığı boşandığı eşine sürekli yani ömür boyu nafaka bağlanmasının insan haklarına aykırı olduğunu bunu hüküm altına alan Türk Medeni Kanununun 175. Maddesinin 2. Fıkrasının Anayasamızın (..) 2. Maddesine aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Yine bağlanacak nafakanın açıkça hangi hallerde hükmedileceğini hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceğini açıklamaması sebebi(yle), davacı ve davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı gibi hususları açıklama(ma)sı sebebi ile, (TMK 175/I hükmünün) Anayasamızın (..) 2. Maddesine aykırı olduğunu düşünmekteyiz (…)”32.

Anayasa mahkemesinin oy çokluğuyla aldığı karar ve gerekçesi.

Anayasa Mahkemesi ise 17.05.2012 tarih ve 136/72 sayılı kararında33, oy çokluğuyla, TMK 175/I’de yer alan “süresiz olarak” teriminin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vererek34, iptal başvurusunu reddetmiştir. Mahkemenin ret gerekçeleri özetle şöyledir: İtiraz konusu “süresiz olarak” ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. Maddesinde “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. (…) İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur”.

3. Karşı oy gerekçesi. Bir Anayasa Mahkemesi üyesinin35 karşı oy yazısına göre ise, “ (…) Türk Medenî Kanunu’nda yardım nafakası için herhangi bir süre şartı öngörülmemişken, bakım nafakasının bir türü olan yoksulluk nafakasının kanunda belirlenen şartlar dâhilinde süresiz talep edilebileceğinin öngörülmesi Anayasa’nın 2. Maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. (…) Yoksulluk nafakasını düzenleyen 4721 sayılı Kanun’un 175. Maddesi evliliğin süresi, nafaka alacak eşin yaşı, çalışma gücünün niteliği gibi özel şartlar aramamıştır. İnsanların boşanarak aralarındaki hukuki ilişkiyi bitirmiş olmalarına rağmen evlilik birliğinde var olan sorumluluklarının ömür boyu devam etmesi, hem insaflı değil, hem de hakkaniyete aykırıdır. Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında, nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca, sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması, hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu zedelemektedir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması, ileride nafakanın artırılması, nafakanın azaltılması veya nafakanın kaldırılması davalarının açılmasına neden olacaktır. Bu durumda nafaka yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarafın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşımadığını kontrol amacıyla, onun özel hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması bu nafakayı alan tarafın, karşı tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu haller yoksulluk nafakasının süresiz de olsa bir ceza olmadığını savunan görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir.

Etiketler:

Makaleler

Paylaş: